OSMANLI VAKIFLARI NASIL YAĞMALANIYOR?

30.03.2005

BAHADIR SELİM DİLEK (TERCÜMAN GAZETESİ)

Evkaf İdaresi, Onikiada'da Türk vakıflarına yönelik yağmadan en fazla nasibini alan yer olmuş. Evkaf İdaresi'nde olan malların bir bir ortadan kaldırılması, Onikiada'nın İtalyan yönetiminde olduğu döneme kadar uzanır. Ancak Evkaf İdaresi'nin denetimindeki gayrimenkullara yönelik yağmanın artması adanın Yunan yönetimine geçmesinin ardından hız kazanır.

Evkaf İdaresi, Yunan hükümetinin adadaki temsilcilerinin çeşitli yöntemleriyle çok fazla sayıdaki mülkünü kaybeder, bir kısmı da metropolitliğe hibe edilir. Metropolitliğe hibe edilen mülkler arasında dört cami ve onbeş mescidin bulunması ise dikkat çekicidir.

Yunan Hükümeti bugüne kadar Evkaf İdaresi'ne başına mütevelli olarak, yerel otoritelerin isteklerine boyun eğecek cemaat üyelerinin atanmasına öncelik verir. Evkaf Nizamnamesi'ne göre ayrıca evkaf mallarının satışı mümkün değildir. Vakıf malları ancak eşdeğer bir malla ve bu işlemin vakıf lehine olması şartıyla takas edilebilir. Vakfın eski başkanlarından Saadettin Nasuhoğlu'nun 1965 yılında vefatına kadar Evkaf İdaresi'nin elindeki hiçbir vakıf malı satılmaz. Nasuhoğlu'nun vefatından sonra ise bu süreç büyük bir hız kazanır. Vakıf nizamnamesine göre Evkaf'ın yedi kişilik yönetim kurulunu Müslüman cemaatin seçmesi gerekir. Ancak 1964'teki Kıbrıs olaylarının ardından bu uygulama kaldırılır. Yunan hükümeti Evkaf'ın başına direk olarak atama yapmaya başlar.

KIRK YALAN LAKAPLI VAKIF YÖNETİCİSİ...

Daha sonra Evkaf'ın başına getirilen Ziya Pekmezci, Halil Kurtlar, Hüseyin Kadirler, "Kırk Yalan" lakabıyla tanınan Mehmet Kozacı, Kurtuluş Uzel, Önder Uzel gibi isimlerin yönetiminde vakıf malları satılmaya başlar. Bu kişilerin, Yunan makamlarına yakın olduğu iddiaları sürekli gündemdedir. Öyle ki, Rodos Eski başkonsoloslarından Büyükelçi Zeki Çelikkol, Türk Tarih Kurumu tarafından basılan "Rodos'taki Türk Eserleri ve Tarihçe" isimli kitabının 34'ncü sayfasında bu konuya ilişkin Dışişleri Bakanlığı'nın resmi belgelerini yayınlar. Büyükelçi Çelikkol'un kitabında yer alan Dışişleri Bakanlığı'nın belgelerinde, Evkaf İdaresi üyeliği daha sonra da başkanlığı yapacak olan Ziya Pekmezci hakkında şu bilgiler bulunur:

"... Ziya Pekmezci'nin Yunan polisine senelerden beri hizmet ettiği, bütün gayesinin Rodos'taki Türk vakıf malları gelirinden faydalanmak olduğu ve Yunan emeline hizmeti göz önüne alınarak Onikiada Valisi tarafından evkaf meclisi üyeliğine tayin olunduğu..."

Bu belgeler kısa da olsa aslında vakıf mallarının peşkeş çekilmesi trajedisini kısa da bütün açıklığı ile ortaya koyar. Söz konusu kişilerin Yunan makamlarına yakın ilişkileri, valiliğin çeşitli girişimleri ile vakıf malları satılmaya başlanır, satış ihalelerine girecek şahıslar için "Yunan kökenli olma" koşulu getirilip vakıf mallarının Türklerden Yunanlılara geçmesi amaçlanır.

YUNAN BASINI KENDİ KENDİNİ İHBAR EDİYOR

Nedendir bilinmez, Osmanlı-Türk mirası olan bu tarihi hazineler Evkaf İdaresi'nden çıkıp Yunan Hükümeti'ne teslim edilirken Türkiye'de kimsenin sesi çıkmaz. AB Türkiye'deki cemaat vakıfları için deyim yerindeyse ortalığı birbirine katar. Söz konusu Yunanistan'daki Türk vakıf mallarının olunca, bu hazinelerin yağmalanmasına göz yumulur. Tarihin garip bir ironisidir ki, bu vakıf mallarının yağmalanmasına, Yunan makamlarının kendilerine yakın Evkaf yöneticilerinden bağış(!) almasına yine Yunan basını tepki gösterir. Yerel gazeteler Evkaf'taki rüşvet olaylarını sürekli gündemde tutup hesap sorarlar. Bir anlamda Yunan basını kendi kendini ihbar eder. İlginçtir, bunlar olurken Türk basını bütün bu skandalları görmezden gelir.

Evkaf'tan en büyük hibe ise Kırk Yalan lakaplı Mehmet Kosacı'nın yönetiminde olduğu dönemde yapılmış. Bu kişiye şimdi Türkiye'ye giriş yasağı bulunuyor. Osmanlı arşivleri tarandığı zaman, Rodos'ta kale içindeki eski şehrin tamamının Evkaf'ın malı olduğu görülüyor. Ancak bugün elde kalan mal miktarı neredeyse parmakla gösterilecek kadar az. Kosacı hakkında Evkaf'ın yönetiminde olduğu dönem boyunca vakfa ait 200'den fazla tapulu araziyi zimmetine geçirdiği iddiasıyla dava açılmış. Kosacı'nın İzmir'de de çok sayıda dairesi olduğu ileri sürülüyor. Halen Rodos Evkaf İdaresi'nin başkanlığını bu görevi yaklaşık 25 yıldır sürdüren ve aynı zamanda TC vatandaşı olan Önder Uzel yürütüyor. "Sünnetçi Halil" lakabıyla bilinen Halil Kurtlar ise idare memuru olarak görev yapıyor. Vakfın başına gelmeden önce garson olarak çalışan ve görev yaptığı süre içinde ciddi bir mal varlığı edindiği iddia edilen Önder Uzel şimdi ağır hasta. Felç geçirdiği ve yatağından kalkamadığı söyleniyor. Uzel'in Rodos'ta çok sayıda dairesinin olduğunu yine iddialar arasında. Önder Uzel'in ağabeysi ise Evkaf'ın muhasebecisi... Şimdi bütün idare ise Halil Kurtlar'da. Rodos Türk cemaati arasında konuşulanlara göre, Evkaf'ı fiilen idare eden kişi ise Kurtlar'ın Yunan asıllı eşi Cleopatra. Durum böyle olunca da, bağışlar ve hibeler konusunda da kimin çıkarının nasıl kollanacağı sorusu kendiliğinden cevap buluyor.

* * * *

VAKIF PARASIYLA MAKAM OTOSUNA YUNAN BAYRAKLARI...

Yunan basınının Evkaf İdaresi ile Güney Ege Bölge Sekreteri Bayan Martha Simantoni arasındaki rüşvet bağlantılarını gösterdiği haberler skandalın boyutlarını açıkça ortaya koyar. Simantoni, PASOK iktidarı tarafından bu göreve getirilmiştir. Rodos'ta haftalık olarak yayımlanan, sağ eğilimli, 4 bin tirajlı Gnomi Gazetesi'nin 22.09.2003 tarihli baskısında, "Vakıf kasasından akıl almaz harcamalar! Vakıf parasıyla makam otosuna yunan bayrakları... Ayrıca pahalı lokantalarda yemekler..." başlığı ile bir haber-yorum yer alır. Yazıda şöyle denir:

"Güney Ege Bölge Sekreteri Bayan Martha Simantoni kendisini her istediğini yapabilen ve kimseye hesap verme zorunluluğu hissetmeyen, özel bir hükümet yetkilisi sanıyor herhalde?! Bu durum, imzaladığı yazılardan ve vakfın kasasından ödenen çeklerden anlaşılmaktadır. Bu konu, ayrıca Yunan Devletini de küçük düşürmektedir. Hele bazı öyle hususlar var ki, bunlar mantık ölçüsünü de aşmaktadır. Örneğin,

- Simantoni'nin makam arabasının benzini, lastikleri, servisi vb. vakıf çekleriyle ödenmektedir.

- Makam arabasına alınan iki Yunan Bayrağının bedeli vakıf çekiyle ödenmiştir.

- Rodos'un pahalı ve lüks lokantalarında yenen çeşitli yemeklerin parası vakfın çekleriyle karşılanmıştır. Bunlardan daha da beterleri var; sözle değil, yazılı belgeler ile bunların hepsi yakında açıklanacak..

ANA SAYFA'YA DÖN
DİĞER YAZILAR