Ferai  TINÇ 30 Temmuz 2004  
Söz sırası Yunanistan’daki Türklerde

‘BİZİM dedelerimiz İtalyan-Yunan savaşında Yunanistan için savaşarak şehit oldular, Yunanistan İç Savaşı’nda yer aldılar’ diyor Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Burhanettin Hakgüder.

Birkaç gün önce Bozcaada’da karşılaştığım İmroz Derneği Genel Başkanı Mihal Mavropulos da benzer şeyler söylemişti. Dedesi Balkan Savaşında Miralay rütbesiyle Osmanlı için savaşmıştı.

Her iki tarafta da geçmişin bedelini ağır biçimde ödemek zorunda bırakılan insanların hakları konusunda bir şeyler yapmanın tam zamanı.

Pazartesi günü, mübadele sırasında ve daha sonraki yıllarda Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan Yunanlıların sorunlarına değinmiştim.

Bu yazımın ardından Yunanistan’da yaşayan Türkler, seslerini duyurmamı istediler.

Söz onlarda.

* * *

2000 yılında, Yunanistan Anayasası’nda vatandaşlığı ‘ırk’a bağlayan 19’uncu maddenin değişmesiyle, orada yaşayan Türk kökenli azınlığın ‘vatandaşlık hakları’nda bazı düzelmeler olmasına rağmen, azınlık hakları konusunda sorunlar sürüyor.

Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Burhanettin Hakgüder, 19’uncu madde yürürlükteyken, ülke dışına çıkan Türk kökenli Yunan vatandaşlarının, vatandaşlıktan atıldıklarını anlattı. Bu şekilde Yunan vatandaşlığından çıkartılan, evlerine geri dönemeyen 60 bin kişi varmış.

Avrupa Birliği’ne üyeliğinden sonra bile Yunanistan, 8 bin kişinin vatandaşlığını iptal etmiş.

Ama yeni bir gelişme var.

15 gün önce Avrupa Konseyi Irkçılıkla Mücadele Komisyonu Yunanistan Hükümetine, 19’uncu madde ileri sürülerek yapılan işlemlerin düzeltilmesi ve Türk azılığa vatandaşlık haklarının iadesi çağrısında bulundu.

Şimdi bu çağrının sonuç vermesi için, Yunanistan vatandaşı Türk kökenliler insan hakları mahkemesine gitmeye hazırlanıyorlar.

Ama iş mahkemelerin kararına kalmadan düzeltilmeli.

Aynı şey, Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan Yunan vatandaşları için de geçerli. İlgili hükümetler, bu konulara siyasi açıdan değil, insani açıdan yaklaşan formüller düşünmeye başlamalı.

* * *

AVRUPA Birliği’nin Türkiye ilgili olarak hazırlayacağı raporda, Türkiye’den azınlıklar konusunda etkili adımlar atması istenecek. Duyumlar bu yönde.

Vakıflarla ilgili yasa değişikliği yapıldı ama sorunları çözecek adımlar atılmadı henüz. Ayrıca din adamlarının yetişmesiyle ilgili çalışmalar da yeterli değil. Heybeli Ada Ruhban Okulu’nun açılması hálá tartışılıyor.

Bana göre, eskiden olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde ruhban okulu yeniden açılmalı.

Ama benzer bir durum Yunanistan’da yaşayan Türk azınlık için de geçerli. Hakgüder, yaptığımız görüşmede Yunanistan’da Türk vakıflarının yöneticilerinin Atina Hükümetleri tarafından atandığını anlattı. Cemaat, Vakıflarla ilgili tasarrufların dışında. Üstelik başka olaylar da yaşanıyor. Örneğin 15 gün önce Gümülcine’de PASOK’lu belediye yeni bir projeyi hayata geçiriyor, buna göre Türk Vakıf mallarının bir kısmı istimlak ediliyor. Müftü sorunu da var. Halkın seçtiği müftü değil, devletin atadığı müftü dini liderlik yapıyor.

Eğitim ise başlı başına bir sorun. Dini okullar teşvik ediliyor ama Türklerin hem kendi kültürlerini öğrenebilecekleri, hem de çağdaş eğitim görebilecekleri okullar yok.

Yunanlı Türkler, ‘Lozan’dan doğan tüm haklar herkese verilsin. Ruhban okulu da açılsın ama biz de Lozan’dan doğan eğitim hakkımızı almak istiyoruz’ diyorlar.

İnsan hakları, hukuk devleti değerlerinden dem vurduğumuz bir dönemde bunlar çözülemeyecek sorunlar değil.