Söz sırası Yunanistan’daki
Türklerde ‘BİZİM
dedelerimiz İtalyan-Yunan savaşında Yunanistan için
savaşarak şehit oldular, Yunanistan İç Savaşı’nda
yer aldılar’ diyor Batı Trakya Türkleri
Dayanışma Derneği Genel Başkanı Burhanettin
Hakgüder.
Birkaç gün önce Bozcaada’da
karşılaştığım İmroz Derneği Genel Başkanı Mihal
Mavropulos da benzer şeyler söylemişti. Dedesi
Balkan Savaşında Miralay rütbesiyle Osmanlı için
savaşmıştı.
Her iki tarafta da geçmişin bedelini ağır biçimde
ödemek zorunda bırakılan insanların hakları
konusunda bir şeyler yapmanın tam zamanı.
Pazartesi günü, mübadele sırasında ve daha sonraki
yıllarda Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan
Yunanlıların sorunlarına değinmiştim.
Bu yazımın ardından Yunanistan’da yaşayan Türkler,
seslerini duyurmamı istediler.
Söz onlarda.
* * *
2000 yılında, Yunanistan Anayasası’nda
vatandaşlığı ‘ırk’a bağlayan 19’uncu
maddenin değişmesiyle, orada yaşayan Türk kökenli
azınlığın ‘vatandaşlık hakları’nda
bazı düzelmeler olmasına rağmen, azınlık hakları
konusunda sorunlar sürüyor.
Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel
Başkanı Burhanettin Hakgüder, 19’uncu madde
yürürlükteyken, ülke dışına çıkan Türk kökenli
Yunan vatandaşlarının, vatandaşlıktan
atıldıklarını anlattı. Bu şekilde Yunan
vatandaşlığından çıkartılan, evlerine geri
dönemeyen 60 bin kişi varmış.
Avrupa Birliği’ne üyeliğinden sonra bile Yunanistan,
8 bin kişinin vatandaşlığını iptal etmiş.
Ama yeni bir gelişme var.
15 gün önce Avrupa Konseyi Irkçılıkla Mücadele
Komisyonu Yunanistan Hükümetine, 19’uncu madde ileri
sürülerek yapılan işlemlerin düzeltilmesi ve Türk
azılığa vatandaşlık haklarının iadesi
çağrısında bulundu.
Şimdi bu çağrının sonuç vermesi için, Yunanistan
vatandaşı Türk kökenliler insan hakları mahkemesine
gitmeye hazırlanıyorlar.
Ama iş mahkemelerin kararına kalmadan düzeltilmeli.
Aynı şey, Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan Yunan
vatandaşları için de geçerli. İlgili hükümetler,
bu konulara siyasi açıdan değil, insani açıdan
yaklaşan formüller düşünmeye başlamalı.
* * *
AVRUPA Birliği’nin Türkiye ilgili olarak
hazırlayacağı raporda, Türkiye’den azınlıklar
konusunda etkili adımlar atması istenecek. Duyumlar bu
yönde.
Vakıflarla ilgili yasa değişikliği yapıldı ama
sorunları çözecek adımlar atılmadı henüz. Ayrıca
din adamlarının yetişmesiyle ilgili çalışmalar da
yeterli değil. Heybeli Ada Ruhban Okulu’nun
açılması hálá tartışılıyor.
Bana göre, eskiden olduğu gibi Milli Eğitim
Bakanlığı bünyesinde ruhban okulu yeniden
açılmalı.
Ama benzer bir durum Yunanistan’da yaşayan Türk
azınlık için de geçerli. Hakgüder,
yaptığımız görüşmede Yunanistan’da Türk
vakıflarının yöneticilerinin Atina Hükümetleri
tarafından atandığını anlattı. Cemaat, Vakıflarla
ilgili tasarrufların dışında. Üstelik başka olaylar
da yaşanıyor. Örneğin 15 gün önce Gümülcine’de
PASOK’lu belediye yeni bir projeyi hayata geçiriyor,
buna göre Türk Vakıf mallarının bir kısmı istimlak
ediliyor. Müftü sorunu da var. Halkın seçtiği
müftü değil, devletin atadığı müftü dini liderlik
yapıyor.
Eğitim ise başlı başına bir sorun. Dini okullar
teşvik ediliyor ama Türklerin hem kendi kültürlerini
öğrenebilecekleri, hem de çağdaş eğitim
görebilecekleri okullar yok.
Yunanlı Türkler, ‘Lozan’dan doğan tüm haklar
herkese verilsin. Ruhban okulu da açılsın ama
biz de Lozan’dan doğan eğitim hakkımızı almak
istiyoruz’ diyorlar.
İnsan hakları, hukuk devleti değerlerinden dem
vurduğumuz bir dönemde bunlar çözülemeyecek sorunlar
değil.
|